Édith Piaf yaşadığı
dönem Fransa'sında en sevilen sanatçılardan biriydi. Annesi Annetta Giovanna
Maillard yarı İtalyan, yarı Fas asıllı bir göçmen ailesinden geliyordu. Babası
Louis-Alphonse Gassion (1881–1944) ise sokaklarda gösteri yapan bir cambazdı.
Annesi sokakta şarkı söyleyerek yaşamaya çalışmaktaydı, daha sonra babası
tarafından bir geneleve kısa süreliğine bakılması için gönderildi.
Küçük yaşta gözleri mikrop kapmış ve kör olma tehlikesiyle
karşı karşıya kalmıştı. Bu hastalığını yaşarken bir genelevde, oranın patronu
ve kadınlarıyla birlikte yaşıyordu. Aradan aylar geçtikten sonra tedavi sonucu
gözleri düzelmiştir. Babası, küçük Édith'i genelevden almıştır ve mesleği olan
sokak akrobatlığı insanlara yetmeyince kızını sokakta insanlara karşı
akrobatlık veya numara yapması için zorlamıştır. Bunun üzerine Édith, en iyi
bildiği şarkıyı yâni Fransa millî marşı La Marseillaise'i söylemiştir. 14
yaşındayken babasının yanında sokaklarda şarkı söylemeye başladı. Kısa bir süre
sonra da babasından ayrı şekilde kenar mahallelerde şarkı söylemeye başladı. 17
yaşındayken ilk ve tek çocuğunu doğurdu. Marcelle adını verdikleri bu talihsiz
kız çocuğu 2 yaşında menenjitten öldü. Gençliğinde, babasının başka bir
kadından olan kardeşi Simone ya da Édith'in seslendiği gibi Momone ile birlikte
Paris sokaklarında şarkılar söyler ve hayatını kazanmaya çalışır.
Kendisini keşfeden Louis Leplée öldürüldükten sonra derin ve
şüpheli sorgulamalara tâbî tutulur. O dönem Piaf için oldukça zorlu geçer; tüm
popülaritesi yok olmuş, halkın nefretini kazanmış bir şekilde kabarelerde şarkı
söylemiştir. Yeni meşhur olduğu dönemde tanıştığı Raymond Asso'yu araması
sonucunda Küçük Piaf' olarak bilinirken, profesyonel müzik hayatına dönmüş,
eğitim almış ve eski ününe Edith Piaf olarak kavuşmuştur. Alkolü aşırı derece
kullanmaktaydı. Fransız orta siklet boks şampiyonu, evli ve üç çocuk babası
Marcel Cerdan ile tanıştı ve ikisi de birbirlerine deli gibi âşık oldular.
Hayatında en çok sevdiği erkek orta siklet dünya şampiyonu boksör Marcel
Cerdan’dı. Cerdan başkasıyla evliydi, Fransa’da zaten tanınan bir insandı.
Marcel Cerdan, Fransa'dadır ve Édith Piaf’la buluşmak üzere Ekim 1949’da
Paris'ten New York'a uçarken uçağı düştü. Bu kazadan kurtulan olmadığı
bilinmektedir. Piaf'ın hayatı hayatının erkeği olarak tanımladığı Marcel Cerdan
öldükten sonra tamamen değişir, ağrı kesici, alkol ve morfine bağımlı hale
gelir. Sonrasında yağmurlu bir günde geçirdiği trafik kazası sebebiyle hayatı
boyunca omuriliği iyileşmemiş, yarı kambur bir şekilde yürümek zorunda kalmıştır.
Édith Piaf Fransız rivierasındaki Plascassier’de 10 Ekim 1963’te karaciğer
kanserinden ölür. Eşi Theo Sarapo’nun aynı gece cenazesini gizlice Paris’e
getirdiği, böylece hayranlarının “Édith Piaf’ın kendi evinde öldüğünü”
düşüneceğini umduğu söylenir. 11 Ekim günü Édith Piaf’ın öldüğü açıklandıktan
kısa bir süre sonra (aynı gün içinde) çok sevgili dostu Jean Cocteau da hayata
veda etti. Cocteau’nun Piaf’ın acısına dayanamadığı için kalp krizi geçirdiği
söylenir. Katolik kilisesi Paris Başpiskoposu –sürdüğü hayat nedeniyle- Édith
Piaf’ın cenaze törenini yapmayı reddetti. Tabutu Père-Lachaise mezarlığına
götürülürken on binlerce hayranı korteje katıldı. Mezarlıktaki törende hazır
bulunanların sayısı ise 100.000’i geçti.